yalın ayak
-
-
yalinayak basi kabak*
-
bir nazım hikmet şiiridir.
kafamızda güneş
ateş
bir sarık.
arık toprak
çıplak ayaklarımıza çarık.
ihtiyar katırından
daha ölü bir köylü
yanımızda,
yanımızda değil
yanan
kanımızda.
omuz yamçısız
bilek kamçısız
atsız, arabasız
jandarmasız,
ayı ini köyler
balçık kasabalar
kel dağlar aştık,
işte biz o diyarı böyle dolaştık!
hasta öküzlerin
yaşlı gözlerinde
dinledik taşlı tarlaların sesini.
gördük ki vermiyor
toprak altın başaklı nefesini
kara
sabanlara!
rüyada gezer gibi gezmedik
hayır,
bir çöplükten bir çöplüğe ulaştık.
işte biz bu diyarı böyle dolaştık.
biz
biliriz
o memleket
neye hasret çeker.
bu hasret
bir materyalist kafası kadar
çizgileşmiştir,
bu hasrette
madde var
madde!
basık
suratı asık
evler
köstebek yolu sokakların üstünde
vermiş kafa kafaya.
cin gözlü
güvercin sözlü
abani sarıklılar
dükkânlara bağdaşmış
yarık
tabanı çarıklılar
önlerinde.
yarma
bir jandarma
tarlada zina eden
bir çifti sürür.
kahvede
piri mugan dede
sulanırken çırağa
"lâhavle ve lâ" çekip derin derin
bu geçenlerin
suratına tükürür.
işte şu
ekşimiş uyku kokan çömlek gibi şehrin
kara sevdası değil öyle romantik,
onun
ruhunun
iki kıvrak kelimelik
hasreti var:
buhar
elektrik!
kör değilseniz eğer
görürsünüz ki
şu toprak yüzlü rençper
kafkastan arta kalan
kalbur göğüslü oğlu
kel başlarında mültezimin
tırnakları oyulu,
kızıyla
karısıyla
kağnısıyla
son karış toprağına sarılmak,
ölse de burda onlarla ölmek
burda
onlarla
gömülmek
istiyor.
dağların tarlaların özlediği,
arzulu bir kadın gibi şehvetle gözlediği
her tırnağında 1000 manda kuvveti
demirleşen
ve su çalkalar gibi toprağı eşen
ruhu buhar
makinalar!
ey cam karınları
sarı
nargileler gibi horuldayan,
ey üç atlı yaylısının içinden
sağır
burunsuz
kör
köylülere
pierre loti ahı çekip geçen
ağzı gemli
eli
kalemli
efendiler!
tatlı maval dinlemekten gayrı usandık.
artık
hepinizin kafasına
şu
daaaaaank
desin:
köylünün toprağa hasreti var,
toprağın hasreti
makinalar! -
ayak mantari tedavisi görmesi gereken hasta adayı davranış biçimi.
-
bir çeşit "sıyrılma" ve "aslına dönüş" şekli. bu anlamda bir "yüzleşme" olarak da betimlenebilir aslında. gardolabı açınca dışarıya fırlayacak gibi duran kat kat giysilerden; timsah, yılan, ceylan derisi ayyakkabılardan medet ummaksızın, tüm markalardan soyutlanarak aynaya bakabilme yetisine sahip kişilerin zaman zaman yapabileceği bir tercihtir yalınayak kalmak. insan olarak yaşandığı sürece başa gelebilecek her türlü felâketle savaşabilmek, bazen yalınayak kalmayı göze alabilmek demektir çünkü. atlar, hanlar, hamamlar, adidas, nike ve mercedes'ler ve dahi çevreye doluşmuş onca insanın söz konusu olabilecek her hangi bir felâket durumunda size ne gibi bir yararı olabileceğini görebilmek açısından seçilmesi gereken farklı bir duruştur aynı zamanda. hiç bir şeye sahip olmazdan önce kişiye ait olan her ne ise, bunu tüm sahip olunanlara rağmen yeniden görmek ve görüp de hatırlamayı göze almaktır. yalınayak kalmayı bilmek hali ise, sokaklarda yalınayak yürüyen birilerini gördüğümüzde "acıma" hissinden çok, gün boyu mızırdandığımız pek çok sorunun ne kadar da anlamsız olduğunu, insan olarak yaşamanın her türlü felâketi göze almak olduğunu fark edip hatırlayarak, o yalınayak oluşa acımaktan çok, saygı duymayı da becerebilmektir. bu bakımdan "açıl ey dünya! ben geliyorum!" diyebilmek isteyenlerin vitrinlerin önünden ayrılıp, aynaya çıplak bakmayı seçebilmesi de büyük bir mucizedir aslında. mucizelerden anladığı deniz üstünde yürümek, kanatları olmadan uçabilmek olanların ayaklarının altında nasır olmaması da bu sebepten olsa gerek. bebek yağıyla yağlanıp, yumuşacık tabanları olan o ayakların sahipleri; "bakımlı" ayaklarını birer fantazi ögesi kabul ededursunlar... hayat nasılsa bir gün onlar için de son derece trajik olacak.
-
dans ederken* mutlak varolma turu. samimiyet. parkeye ayaklarinin degmesiyle sanki yere iki ya da uc kez saglam basiyormussun guveni. "dussen n'olur ki, yer seni tutar!" gibi guzel bir sozu yasantiya donusturen, yer ile guven iliskisi kurulabilecegini ve hatta o anda birebir bunu yapmakta oldugunu hissettiren, onun insani acitacak degil de tutacak birsey olarak gorulebilecegi perspektifi yakalatabilen an.
regl sancilarinin artmasindan korkarak ayaklara gecirilen corap terlik gibi ortucu-isitici giyeceklerle ozellike kis aylarinda mahrum kalinan durum.
ayrica (bkz: ciplak ayaklar) -
yazarlarının tamamı ögrenci olan, takdir edilesi yazıların bulunduu,çiçei burnunda edebiyat dergisi..
-
türk dil kurumuna göre çıplak ayak (!) karşılığı.
temiz toprak veya çim üzerinde yürümenin en keyifli biçimi -
sıkı bir cüneyt arkın hayranı olmasının yanı sıra,tekmeleri daha çok steven seagal'i andıran,esrarengiz sozluk yazarı.
-
(bkz: boyle bir yazar aslinda yok)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap